Lale, asırlar boyunca Türk Sanatı’nda önemli yer tutmuştur. Selçuklular zamanından başlayarak lale, Anadolu Türk Sanatı’nın önemli bir elemanı olmuştur. Bugün başta İstanbul olmak üzere pek çok anıtsal bina ve sanat eseri lale figürleriyle süslüdür. Bunlara verilebilecek bazı örnekler; Topkapı Sarayı’nda III. Ahmet zamanı yapılan Yemiş Odası’nın duvarları, özellikle 16. yüzyıl dönemine tarihlenen pek çok camiyi süsleyen çiniler, kalem işleri, cam eserler ve tezhiplerdir.

İstanbul Rüstem Paşa Camii, Üsküdar Atik Valide Camii, Sokullu Camii lale motifli çinilerle bezelidir. Yine İstanbul’da başta Tophane olmak üzere, 18. yy başında yapılan meydan çeşmelerinde de lale motiflerine rastlanır. Lale, ebru sanatında da her zaman sevilen bir çiçek olmuştur. Minyatür de lalenin sıklıkla karşımıza çıktığı bir güzel sanat dalıdır. Levni’nin pek çok eseri laleleri gösterir.

Elsanatları ve Çinide Lale

16. yüzyılın birinci yarısında ilk olarak kullanılmaya başlayan kırmızı renkle beraber, çinilerde lâle motifi görülmeye başlanmıştır ve yaygın olarak kullanılmıştır.

Bursa Şehzade Mustafa Türbesinde, Rüstem Paşa Camii, Ramazan Efendi Camii, Kula Kurşunlu Camii vb. yapılarda lâle motifi örnekleri taşıyan çiniler bulunmaktadır.

Seramikte de lâle, sümbül, karanfil ve gül motif olarak kullanılmıştır. Lâle motif olarak kumaşlarda da karşımıza çıkmaktadır. II. Süleyman’ın, Yavuz Sultan Selim, III. Murat’ın yalnızca lâle motifi kullanılmış kaftanları vardır.Aynı zamanda lâle motifi sultanların ayakkabılarında ve çizmelerinde de bulunmaktaydı.

Halı ve kilimlerde, cami, mescit, türbe, medrese, sebil ve okul gibi yapıların duvarlarına, her renkten lâle işlenmiştir. Özellikle Süleymaniye Camisinde bulunan Mimar Sinan’ın ters lâlesi bir aykırılığın simgesiydi.