Lalenin Türk Edebiyatındaki Yeri

  1. Ana Sayfa
  2. Lalenin Türk Edebiyatındaki Yeri

Lâle Türk edebiyatında özellikle şiirde çok önemli bir yere sahiptir.Lâle klasik Türk şiirine 15. yüzyılda iyiden iyiye yerleşmiştir.Renginden dolayı, kan, mum, şarap, yanak, yara gibi unsurlara, şeklinden dolayı kadehe benzetilmiştir.

Klasik Türk şiirinde 16. yüzyıla kadar sözü edilen lâlelerin yabani türleridir.Yabaniliklerinden dolayı “taşralı”dırlar. Bir bakıma lâle utangaçlığın, çekingenliğin sembolüdür:

Taşradan geldi çemen sahında bîçare durur
Devr-i gül sohbetine lâleyi iletmediler.
Necati Bey

* Lâle merakının ezeli olduğunu ifade eden Remzi Efendi ise;
Lâleye pîr-i sabâdan bu nefes şimdi değil
Ezelidir bu hevâvü heves şimdi değil.

* Lâle, şiirde en çok lâle genel ismiyle kullanılmıştır.Buna rağmen çeşitli kültür yoluyla elde edilen lâlelere verilen şairane isimlerinde klasik şairlerin eserlerinde yer aldığı görülmektedir.

Şarâb-ı ergüvânîdir Duhânî Lâle câmında
Ne kan tamdıysa odunda benim bağım kebâbında.
Şeyhi

Sûk-ı isti’dada şehr-âyîn edip yâran-ı nazın
Ettiler Gül-rîzler âvîhte dükkân üstüne.
Gül-rîz

* Lâle Devri’nin ihtişamını Nedim şu dizeyle çok iyi ifade etmiştir;

Lâlenin tohumunu eksen dolu peymâne gelir.

* Türk Halk Şiirinde de lâle kullanılan bir tema olmuştur.

Bana ‘kara’ diyen dilber
Gözlerin kara değil mi
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi

Boyun uzun belin ince
Yanakların olmuş konca
Salıverirsin kolunca
Beliğin ince değil mi

Utanırım akar terim
Güzellikte yok benzerin
En sevgili makbul yerin
Saçların kara değil mi

Beni ‘kara’ diye yerme
Mevlam yaratmış hor görme
Ala göze siyah sürme
Çekilir kara değil mi

Hind’den Yemen’den çekilir
Gelir Bağdad’a dökülür
Türlü taama ekilir
Biber de kara değil mi

Göllere konan kuğunun
Kanadı beyaz çoğunun
Çöldeki Arap beyinin
Çadırı kara değil mi

İller de konup göçerler
Lale sümbül biçerler
Ağalar beyler içerler
Kahve de kara değil mi

Evlerinde sular akar
Güzelleri göze bakar
Hublar yanağına sokar
Sümbül de kara değil mi

Karac’oğlan der maşallah
Bir gün görürüm inşallah
Kara donludur Beytullah
Örtüsü kara değil mi

Karacaoğlan

Erişti nevbahar eyyamı
Açıldı gül-ü gülşen
Çemenler döndü ruy-i yare
Rengi lale vü gülden

Açıldı dilberin ruhsarı gibi laleler güller
Yakıştı zülf-ü huban veş zemine saçlı sümbüller
Nevasaz olmada bin şevk ile aşüfte bülbüller
Çerağan vakti geldi lalezarın didesi ruşen

Nedim

İstemem artık ışık,rayiha,renk alemini,
Koklamam yosma karanfille,güzel yasemini.

Beni bir lahza müsait bulamaz idlale,
Ne beyaz bakire zambak,ne ateşten lale.

Beklemem fecrini leylaklar açan nisanın,
Özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın.

Her sabah başka bahar olsa da ben uslandım,
Uğramam bahçelerin semtine gülden yandım.

Yahya Kemal Beyatlı

Bizdik o hücumun bütün aşkıyle kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.

Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!

Fecrin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;
Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.

Gül yüzlü bir afetti ki her pusesi lale;
……….
…..
Yahya Kemal Beyatlı

Her sabah her sabah gelir geçerler
Dünyalar durdukça durası kızlar
Bir vefa görmedim kaşı karadan
Allah’ım muradı veresi kızlar

Kızlar güzel güzel aslı huriden
Yeryüzünü lale sümbül bürüden
Kasvetli gönlümün gamın eriden
Karanlık gecemin çırası kızlar

Donadaydım yeşil ile al ile
Besliyeydim şeker ile bal ile
Boğum boğum al kınalı al ile
Gelin olup bize varası kızlar

Karacaoğlan bir sümbülcük yetirsem
Yetirsem de gölgesinde otursam
Kulağı küpeli bir yar getirsem
Babamın evine giresi kızlar

Karacaoğlan

Ey peri cihana sen gibi dilber
Ne geldi ne gelir ne gelse gerek
La’lin gibi Lokman tiryak-ı ekber
Ne buldu ne bulur ne bulsa gerek

Cefaya başladı kadd-i mevzunum
Ta arşa dek çıktı ah-ı derunum
Böyle giderse bu çeşm-i pürhunum
Ne güldü ne güler ne gülse gerek

Ey alem-i hüsnün sahip-kıranı
Öldür kelp rakibi verme emanı
Öldürmezsen kendi elinle anı
Ne öldü ne ölür ne ölse gerek

Bunca dem akarken gözümden yaşlar
Vaad etmiş iken silmeğe dilber
Ahdine durmadı ol peri-peyker
Ne sildi ne siler ne silse gerek

Gevheri güzeller gitti yabana
Lale gibi çıktı ol mah meydana
Bu cihana benim gibi merdane
Ne geldi ne gelir ne gelse gerek

Gevheri

Şehriyara buldı alem devletinde itidal
Lalelerle geldi bağa başka bir hüsnü cemal
Ruz-ü şeb kılmak da gülşen lutf-ı teşrifin hayal
Lale faslı iyd hengamı bahar eyyamıdır

Nedim

Laleli
Lalelim
Lalelide oturur
Laleli, lale olur lalelimden

Laleliden gecilir
Lalelimden gecilmez!

Orhan Murat Arıburnu

O muğbeçeyle tanıştımdı Lâle Devri’nde,
Fütâdegânına son bir piyâle devrinde.

On altı yaşına dâhil o şûh-ı Sa’d-âbâd,
Cihânı verdi idi ihtilâle devrinde.
……….
……….

Yahya Kemal Beyatlı

Ne olur İstanbul’u böyle ağlatmayın
Biraz sevindirin şu sokakları ya da
Gelin benimle bir akşam, Kumkapı’da
Balıkçı meyhanelerinde sabahlayın

Her sabah güneşi doğarken seyredelim
……….
……….

Ümit Yaşar Oğuzcan